Son yıllarda Türkiye'de çocuk suçluluğunun artması dikkat çekici bir sorun haline geldi. İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre, 2022 yılında suça sürüklenen çocuk sayısı 612 bin 651 olarak kaydedildi. Bu korkutucu rakam, aileler, eğitimciler ve toplum için büyük bir endişe kaynağı oluşturuyor. Peki, bu durumun arkasında yatan sebepler neler? Çocukların suça karışmasına yol açan faktörleri anlamak ve bu sorunu çözmek için atılması gereken adımlar neler? İşte detaylar:
Çocukların suça sürüklenmesinde birçok faktör etkili olmaktadır. Aile içi sorunlar, ekonomik sıkıntılar, sosyal çevre, eğitim yetersizlikleri gibi unsurlar, çocukların suça yönelmelerine zemin hazırlayabilir. Özellikle, aile içindeki olumsuz ilişkiler ve maddi yetersizlikler, çocukların bu tür zararlı alışkanlıklar edinmelerine neden olabiliyor. Eğitim sistemindeki eksiklikler ve sosyal destek mekanizmalarının yetersizliği de çocukları suça iten önemli unsurlardandır.
Çocukların maruz kaldıkları şiddet ve istismar olayları, onların ruh halini olumsuz etkileyerek suça eğilim göstermelerine yol açabiliyor. Ayrıca, medya ve sosyal medya aracılığıyla maruz kaldıkları olumsuz içerikler de bu durumu pekiştirebiliyor. Çocukların suç dünyasına olan ilgisinin artması, gençlerin dikkat çekme ve kabul edilme arzusu ile birleştiğinde, tehlikeli bir tablo ortaya çıkmaktadır.
Bu ciddi sorunu çözmek için, öncelikle toplumsal bir farkındalık oluşturulması gerekmektedir. Ailelere, çocukların ruhsal ve sosyal gelişimlerini destekleyecek eğitim programları ile bu konuda farkındalık kazandırılmalıdır. Eğitim sisteminde, sosyal becerilerin ve değerlerin aşılanmasına yönelik müfredat değişiklikleri yapılması önemlidir. Çocukların, güvenli bir ortamda, olumlu sosyal örneklerle büyüyebileceği alanların oluşturulması gerekmektedir.
Sosyal hizmetler ve gönüllü kuruluşlar, risk altındaki aileler ve çocuklar için daha etkili destek mekanizmaları geliştirmelidir. Ayrıca devletin, çocukların suça sürüklenmesinin önüne geçmek adına çeşitli sosyal projeler ve rehabilitasyon programları hayata geçirmesi gereklidir. Bu tür programlar, çocukların iletişim ve sosyal becerilerinin geliştirilmesini sağlayarak, onların suça yönelmelerinin önünde bir engel oluşturabilir.
Sonuç olarak, çocuk suçluluğu, sadece bir aile ya da birey sorunu değil, toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren bir meseledir. Her bireyin, bu konuda duyarlılık göstermesi ve üzerine düşeni yapması gerekmektedir. Aksi takdirde, 612 bin çocuğun yaşadığı bu travmatik durumdan kurtulmak mümkün olmayacaktır. Türkiye olarak, çocuklarımızın geleceği için bugünden daha fazla sorumluluk almalı ve bu konuda harekete geçmeliyiz.